Fethullah Gülen hakkında İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği'nin çıkardığı yakalama kararının gerekçesi ortaya çıktı.
İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliğince, İstanbul merkezli soruşturma kapsamında, Fethullah Gülen hakkında, ''terör örgütü kurma ve yönetme suçundan'' tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarıldı.
Savcılığın Gülen hakkında istediği ''terör örgütü kurma veya yönetme'', ''cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma'' ile ''iftira'' suçlarından gıyaben tutuklamaya yönelik yakalama kararının çıkarılmasını talebini karara bağladı. Kararda, Gülen hakkında ''iftira'' ve ''kişiyi hürriyetinden yoksun kılma'' suçundan yakalama kararı çıkarılması talebi reddedildi.
Öncelikle bu red kararı, Tahşiye örgütüyle ilgili günlerdir oluşturulan algı çabalarını boşa çıkardı. 2010 yılında polis tarafından yapılan Tahşiye operasyonunun, söz konusu örgüte yönelik kumpas olduğu ve bunun Gülen'in sohbetinde 1 defa tahşiye kelimesi geçmesi sonucu gerçekleştiği yönündeki algı çalışmasını kendi eliyle bitirdi.
TEK TÜRKİYE DİZİSİNDEKİ SİLAHLARI ACABA GERÇEK Mİ SANDILAR?
Samanyoluhaber.com internet sitesi kumpası tamamen bitiren hakim kararının devamında ise bir skandalın olduğuna işaret etti.
Kararı değerlendiren Avukat Bilal Çalışır şu değerlendirmeyi yapıyor:
''İstanbul Sulh Ceza hakimi İslam Çiçek tarafından verilen gözaltı ve yakalama kararında, iftira, kişi hürriyetinden yoksun bırakma ve evrakta sahtecilik yapmak suretiyle devlet egemenliğinin ele geçirilmesi suçundan bahsedilerek gözaltı ve yakalama kararı çıkarılmıştı. Mahkeme "iftira", kişi hürriyetinden yoksun" bırakma nedeniyle suça dair delil bulunmadığı için yakalama kararını reddetmiştir. Gözaltı ve yakalama kararında geçen ortada bir tek evrakta sahtecilik kalmıştır. Bamteli sohbetinden evrakta sahtecilik suçu nasıl işlenebilir, derin araştırmalar gerektiren bir hususu olduğu gibi bunu yakalama gerekçesi yapabilen yargı mensuplarını tebrik etmek gerekir''
Çalışır değerlendirmelerine şöyle devam etti:
''Yine Hocaefendi hakkında verilen yakalama kararı Terörle Mücadele Kanunun (TMK) ''Terör Tanımı'' ve ''Terör Örgütleri'' başlıklarını taşıyan 1. ve 7. maddelerindeki tanımlamadan yola çıkarak TCK'nın 314. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütü faaliyetleri kapsamına sokmaya çalışmaktadırlar. Madde kapsamı çok açık bir şekilde silahlı terör örgütünden bahsetmektedir. Silahlı bir örgütten bahsedebilmek içinde ortada bir silahın olması ve örgütün cebir ve şiddet kullanması gerekir. Kanaatimce savcı ve mahkeme Tek Türkiye'deki silahlı sahneleri gerçek zannetmekte buradan hareketle silah, cebir ve şiddetin varlığını kabul etmektedir. Birinin Tek Türkiye'nin TV filmi olduğunu hakim ve savcılara hatırlatması gerekir.
Bir kişiye kuvvetli şuç şüphesi isnat edebilmeniz için suça ilişkin somut delillerin olması ve o kişinin suçluluğunun yüzde yüze yakın bir şekilde ortaya çıkması gerekir. Kamuoyunda makul şüpheden bahsedilmektedir. Oysa burada makul şüphe de yoktur. Çünkü suça ilişkin herhangi bir emare yoktur. Kanaatimce 1 yıldır meydanlarda kırmızı bültenden bahseden politikacıları tatmin etmek için hazırlanmış tiyatral bir yargı faaliyeti bulunmaktadır. Bu tiyatral yargı faaliyetini bir süre daha seyredeceğiz gibi gözüküyor.. Bu haftaki bölümü "kırmızı bülten" olarak çekilmiş.''
DELİL YOK AMA KUVVETLİ ŞÜPHE VAR!
Sulh Ceza hakiminin kararı gerekçesinde şu ifadeler yer alıyor:
''Şüpheli Gülen'in söz konusu soruşturma dosyasında var olan deliller değerlendirildiğinde, şüphelinin TMK kapsamında örgüt kurarak yönettiği yönünde kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu ve şüphelinin 10 yılı aşkın süredir yurt dışında ikamet ettiği, bir daha ülkeye dönemediği, Amerika'da yaşadığı dikkate alınarak şüpheliye ulaşılamaması ve savunmasının tespitinin mümkün olmaması nedeniyle 'Terör örgütü kurma ve yönetme' suçundan tutuklamaya yönelik hakkında yakalama kararı çıkarılması yönünde hüküm kurulmuştur.''
Bu madde de bütün kumpası açık ediyor. Soruşturma dosyasında Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında yukarıda da sözü edilen, sadece bir sohbetinde tahşiye kelimesinin bir kere geçmesi dışında bir delil bulunmuyor, ki bu zaten hukuki açıdan bir delil kabul edilmiyor.
Soruşturma dosyasında hakkında herhangi bir delil bulunmayan Hocaefendi hakkında kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu ifadesinin kullanılması darbe dönemleri hariç Türkiye'de eşi benzerine rastlanmamış bir karar olarak tarihe geçiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Burada yapılan yorumlar, yorum yapan kişilerin kendi görüşleridir. Sitemiz yapılan yorumlardan sorumlu tutulamaz.